21 Mayıs 2009 Perşembe

Buraya kadar...

Aylardır senden kaçıyorum. Bana sonsuzdan daha uzun gelen aylardır. Yıllardır. Reddediyorum seni. Görmüyorum, duymuyorum. O günden beri adını ağzıma almadım. Kimseye anlatmadım. Kimse bilmezse, herkes unutursa ve keşfeden olmazsa yok olursun diye düşündüm. Yok olmadın. Sen saklanmadın. Kendini unutturmadın. Her yerde herkesi, herkesle her şeyi denedim. Geçemediler sınavdan. Seni de denemiştim. Kaçman gerekmişti... Zihnimde seni kilitlediğim odanın kapısına gidip oturdum. Anahtar deliğinden bile bakmadım. Dışarı çıkmadın. Gitmedin de... Seviyormuş gibi yaptım başkalarını, aşık olduğuma inandırdım kendimi ve onları. Gereksiz arkadaşlar edindim. Saçma sapan işlerde çalıştım. İçki içtim, dağıttım, pul kadar önemi olmayan şeylere dünyanın geleceği onlara bağlıymış gibi davrandım. Sonra ardından babamı gömdüm. Seni bulmak için gitti. Senin gibi gitti. Beni senin gibi sevenler, senin gibi gidiyor. Ben senden kaçtıkça, başkaları düşüyor peşine. Usandım. Bıktım, gına geldi, artık ben senin peşine düşeceğim. Seni bulup gerçekten öldüreceğim. Öl artık. Ölmeyi bile beceremedin. Mezara girmek yeter sandın. Vücudundaki tüm kanı üzerime boşalttığın yetmedi, hala direniyorsun. Kaçarken bir yandan da seni saklamak ağır geliyor. Kendim gibi değilim son zamanlarda, oysa iyi idare ediyordum, ama artık sana benziyorum git gide. Madem böyle yaşayacağız bundan böyle, birlikte, seni yazacağım artık, tek başıma. Madem bilmiyor kimse seni, önce tanır sonra unuturlarsa belki gerçekten ölürsün. Madem yaşamak istiyorsun, öyle olsun. Mezarını ziyaret edeceğim yarın. Belki biraz çiçek götürürüm.

Hiç yorum yok: