27 Haziran 2009 Cumartesi

Meğer

Şu anda adını kesinlikle hatırlayamadığım bir yazar (Filozof da olabilir. Dedim ben, aklıma gelmiyor diye.) “Eğer bir kitabın / filmin sonu iyi değilse, o eser kötüdür.” anlamında bir kelam etmişti. Bu bambaşka bir tartışma konusu, katılanı olur katılmayanı olur, benim derdim sonların kendisiyle. Kitap da değil, film sonları.

Bu görüşe inanıyorlar mı, red mi ediyorlar bilmiyorum ama senaristlerin sonuna kadar uyduğu bir “final sahnesi anayasası” var, bunu biliyorum. Yalnız, “eğer” ön kabulünden değil, “meğer” yanıltmacasından yola çıkıyorlar. Galiba yanlış anlamışlar o adını hatırlayamadığım yazar ya da filozofun söylediğini. Eğer olmuş meğer. Hayatımı kararttı bu meğerler. Lütfen sevgili okurlar, dikkat buyrunuz ve düşününüz, kaç tane “Meğer adam ölüymüş.”, “Meğer katil adamın kendisiymiş.”, “Meğer adam deliymiş.”, “Meğer hepsi rüyaymış.” filmi izlediniz? Aklıma bütün bu kategorilerde bir sürü film geliyor. Ama hepsinden çok “Meğer hepsi rüyaymış.” kategorisine sinir oluyorum. Şimdi siz, o kadar para, emek ve zaman harcayarak, bir zibidinin yorganı bütün uzuvlarını örtmediği için vuku bulan bir kurmacayı mı çektiniz? Bu, insanı ebleh yerine koymaktır efendiler. Oturdum, ortalama en az 2 saat ekrana (ya da perdeye neyse işte) baktım, izledim, sonra ne oldu, sen kalktın dedin ki: “Naniiiik!!!! Bu sana izlettiğim var ya iki saattir, aslında yok öyle bişey, rüya bu rüya. Zaten sende akıl olsa böyle bir şeyi ciddiye alıp izlemezdin. Allahaşkına, hiç böyle şey olur mu, ancak rüyanda görürsün!”

Olmaz tabi. Tu Allah belanı versin. Ama bunu film diye bana yutturmaya çalışan sahtekar sensin. Baştan söylesene rüya diye. Hem ben sinemaya gidince rüya görmek istemiyorum ki, film görmek istiyorum. Yaz kardeşim o zaman afişe, “Bilmem kimin son rüyası, sinemalarda!”. Biz de ona göre karar verelim. Soralım birbirimize, “Bilmem kimin son rüyasını gördün mü? Nasıldı, beğendin mi?” diye. Sen tut, seyret, merak et, düşün, şaşır, rüya çıksın. Kandırdım! İlkokuldayken çocuklar birbirlerine bir yer işaret edip “baksana şuraya” derlerdi, tufaya düşüp bakanlarla da alay ederlerdi: “Amma da baktı, sümükleri aktı!” diye. Şu son zamanlarda tesadüf ettiğim filmler bırakın sümüğü, beynimin pekmezini akıtıyor. Koskoca yönetmen olmuşsun, hala “amma da baktı!” peşindesin.

Bakın, huzurunuzda söz veriyorum, asla ve de kat’a “meğer hepsi rüyaymış” hikayesi yazmayacağım. İlla bir rüya yazacaksam da, baştan belirteceğim bunun bir rüyadan ibaret olduğunu. Söz, kimsenin sümüklerini falan akıtmayacağım.

Hiç yorum yok: